• A
  • A
08.08.2009
Düşün

Gerekçenin Gücü – 1

Hiçbir hüküm, her şart ve koşulda aynen geçerli değildir. Zarûretler bilimin ve hakikatin efendisidir. Bu açıdan bakınca gerekçelerimizin gücü, hükmü bazen iptal ettirebilmektedir. İçinde yaşadığımız döneme, çoğu olağanüstü şartlardan meydana geldiği için ahir zaman denmiştir. Bu ağır şartlar altında empati yapmadan, insan faktörünü devreye sokmadan, kupkuru hükümlerden ve ruhsuz şeriatlardan bahsetmek, mevcut hükümleri her şart ve koşulda mutlaklaştırmak, faydadan çok zarar vermektedir..


Zamanın birinde, bir kuyunun başına su içmek ve dinlenmek için bir adam gelir. devesini bağlayacak bir şey bulamayınca yere bir kazık çakar. Kuyudan ayrılacağı sırada buraya gelecek olanların faydalanması için, yere çaktığı kazığı olduğu gibi bırakır ve gider. Daha sonra kuyuya gelen bir başkası bu kazığa takılır ve düşer. ‘Başkaları da benim gibi düşüp bir yerini yaralamasın’ diyerek, az önceki adamın çaktığı bu kazığı yerden söker atar. Allah resulü (s.a.v) buyuruyor ki, Cenabı Hak (c.c) her ikisine de sevap yazmıştır.. [1] Niyetlerimiz gerekçelerimizi besleyen ana kaynaktır. Niyet problemi yoksa her davranışın makul bir gerekçesi var demektir. Hayati tehlikeler, bezdirici fakirlikler, çaresizlikler… manzumesi olan içinde yaşaya geldiğimiz şu devirde, normal şartlar altında geçerli olan birçok hükmü aynıyla geçerli saymak, insan faktörünü yok saymaktır.

Oysa anormal durumlarda normal hükümler gevşer, kişiye özel hale gelir. Şartların ağırlaşması dinin hükümlerini hafifleştirir. Zarûretler haramı helâl edebilir. [2] Çaresiz bir açlığa düşen insana ölü eti bile helâl olabilirken, normal şartlarda geçerli olan yeme içme hükümlerini bu kişiye uygulamak, o insanı ve gerekçelerini yok saymaktır. Yapması mümkün olmayan şeyleri ondan istemektir. Kısacası, o insanı kaybetmektir..


Peki, hangi şartlar olağanüstüdür? Kişiden kişiye değişir mi? İnsan, hangi şartları kendi hakkında olağan üstülüğe çevirir? Örneğin alkollüyken kaza yapan birisi, şartların ağırlığından ve geçerli bir zaruretten bahsedebilir mi? İş dönüp dolaşıp niyet probleminde düğümlenmektedir. Oruç tutmaya niyetlendiğimiz bir ibadet esnasında, unutarak yiyip içmemiz orucumuza en ufak bir zarar vermezken, niyetlenmediğimiz bir günde akşama kadar aç susuz kalmamız, bize oruç ibadetinden yana bir fayda sağlamaz. Niyetlerimizin yoğunluğu gerekçelerimizi netleştirmektedir, onları geçerli hâle getirmektedir. Cenabı Hak, gelecek şeylerin nasıl geleceklerini bildiği için, onların niyetlerini bilfiil ibâdet gibi kabul eder. "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır" bu sırra işaret eder.. [3]


Aykut Tanrıkulu



Dip Notlar:


[1]. Hadis- i şerîf meâli


[2]. Beyanat ve Tenvirler / syf: 257


[3]. Sözler / 24. söz / 5. dal / 2. meyve / syf: 334

Câmiü’s-Sağîr, 6:291, 292;

Ramûzü’l-Ehâdis, s. 453;

Kenzü’l-Ummâl, 3:419, hadîs no: 7236.

 

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
0.007 sn.