• A
  • A
08.08.2009

Kötü dünya sendromu – I

Bir yanda amaçsızlık ve anlamsızlık.. Üstün ve yüce bir aklın ürünü olan şu âlemin kendi bulanık zihnimizde, abesiyet perdesine bürünüvermesi, bir anda her şeyimizi alıp götürüyor. Makro âlem ile mikro âlemin arasında sıkışıyoruz. Hikmetin zıddı ile karşılaştığımız korkusuna kapılıyoruz. Hz. Muhammed’in (s.a.v) getirdiklerinin tam tersi, üstümüze üstümüze yağmaya başlıyor. Her şeyin başıboş kalması ve yok olması ihtimali, derin bir çöküntüye yol açıyor. Kötü dünya sendromu [1] beynimizi kemiriyor. Bütün mahlûkatın bize düşman olduğunu zannediyoruz. İnanç sistemimizde oluşan boşluklar, yaratıcıya karşı duyduğumuz kuşkular, korku tümörleri, bağışlama yetimizi yitirmemiz, saldırganlık ve şiddet arazları, bütün insanlığımızı alıp götürüyor.

 

Tam bir felaket senaryosu ile baş başa kalıyoruz.. Diğer yanda ise İslam’ı huzur içinde yaşamak, [2] var olduğunu bilerek hayatına yön vermeye çalışmak gibi, ruha genişlik ve eminlik hissi veren bir hayat tarzı bulunuyor. Bu yakada, yaratılıştaki İlahi gayeye uygun hareket etmenin, akla verdiği tatmin halini yaşıyoruz. Gözümüzü her açtığımızda hayatı hep yanı başımızda buluyoruz. Bu hayatın anlamı üzerine kafa yorduğumuzda, karşılığında İlahi hikmetle [3] buluştuğumuzu idrak ediyoruz. Hayata karşı kendimizi sorumlu hissediyoruz. [4] İyi ahlak ve güçlü bir vicdana [5] sahip olmak gibi, İnsani değerleri öğreniyoruz.

 

Bütün düşmanlıklar yerini dostluğa ve kardeşliğe bırakıyor. Yaratılmışı sevmeye başlıyoruz Yaratan’dan ötürü.. [6] Şiddetin her türlüsünü, [7] velev din adına bile olsa bin nefretle reddediyoruz. [8] Bu sayede olgunlaştığımızı fark ediyoruz. Sonsuzluk krizlerimiz [9] teskin olmaya başlıyor. Ve öte âleme hazırlanmakta olduğumuz sonucuna ulaşıyoruz..


Aykut Tanrıkulu

 

Dip Notlar:


[1]. Kötü dünya sendromu veya yaşamdan korkma olgusu.

Kötü dünya sendromu yaklaşımı,

Dünyanın eskiye kıyasla daha tehdit edici bir yer olarak algılandığını göstermektedir.

Medyadaki şiddete daha fazla maruz kalan bireyler,

Dünyayı daha karanlık ve kötülük dolu bir yer olarak görmeye,

Gerçekte olduğundan daha fazla şiddet dolu olarak algılamaya,

Şiddete kurban gidileceğine dair yaygın bir korku ikliminde yaşamaya başlamakta

Ve şiddete karşı katı olabilmektedir. (Bond, 2002)

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)

Özel Çalışma Grubu Sonuç Raporu


[2]. İslam’ı Huzur İle Yaşamak / Salih Özaytürk


[3]. Kime hikmet verilmişse,

İşte ona pek çok hayır verilmiştir..

Bakara Sûresi /Ayet: 269


[4]. Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi,

Müslümanlığının güzelliğindendir..

Tirmizî / Zühd / 11


[5]. Vicdan Kül Yutmaz I – II / Aykut Tanrıkulu


[6]. Yunus Emre


[7]. Şiddetin her türlüsü;

Ya dinsiz eğitimin sonucudur,

Yada yanlış din eğitiminin..


[8]. İnsan fıtraten,

Planlanmış bir şid­det eylemini haklı göstermeye çalışarak,

Vicdanını rahatlatmak ister.

Bu bağlamda,

İnsanların şiddet eylemlerini meşrulaştırmak için,

Kullan­dıkların argümanlardan bazıları dini özellikler taşımaktadır.

Böylece,

Şiddete meşruiyet kazandırılarak,

Şiddete başvuranın zihninde,

Davranışını şiddet ha­reketi olmaktan çıkarmakta,

Haklı ve gerekli bir eylem konumuna sokmakta­dır.

Yani tarih boyunca dinler,

Onları içselleştirememiş insanlar tarafından,

Di­ğer birçok yanlış davranışlarında olduğu gibi,

Şiddet içerikli davranışları meş­rulaştırmak için de kullanılmıştır.

Peki,

Neye niçin inandığını, neyi niçin yaptığını,

Çok iyi bilen bir insan ti­pini öngören İslâm dinine inanan insanlar,

Nasıl oluyor da şiddet ve saldır­ganlık,

Hatta terör eylemleriyle birlikte anılıyorlar?

İslâm öğretisi,

Saldırgan­lık ve şiddet eylemlerini ne kadar onaylıyor?

Yoksa barıştan ve güzelliklerden bahseden hiçbir din,

Muhataplarından acımasız,

Bencil ve yıkıcı bir şekilde davranmalarını zaten istememektedir.

Bu noktada dinlerin iki türlü etkisinden bahsedilebilir:

Bunlardan birincisi;

Şiddet ve saldırganlığı tetikleyici faktörleri kontrol al­tına almaya yöneliktir.

İslâmî açıdan bakacak olursak,

Örneğin;

Alkol ve uyuşturucunun yasaklanması,

Başkalarına zarar vermenin günah addedilesi,

Şiddeti tahrik eden yayınların kontrolü,

Tembelliğin hoş görülmeyip çalışma ve üretkenlik üzerine vurgu yapılması,

Sabır öğütlenerek engellenme,

Ve ça­tışmaların bir dereceye kadar metafizik beklentilerle ödünlenmesi..gibi.

İkinci olarak dinler,

Saldırganlık ve şiddetten koruyucu bir takım enstrü­manlar geliştirerek,

Bilgi, hoşgörü, tolerans, sevgi ve barış üzerine vurgu yapmak,

İn­sanları iyilik ve güzellikte yarıştırmak.. gibi,

Şiddet ve saldırganlık eğilimlerini kontrol altına almayı amaçlamışlardır.

Saldırganlık kavramı,

Günü­müzde sadece yıkıcı ve tahrip edici davranışlar için kullanılmamaktadır.

Bunlar;

Başarısızlıklar kar­şı­sında kolay ümitsizliğe kapılmama,

Doğruluğuna inandığı fikirleri her or­tam­da savunma,

Gerek olumlu gerekse olumsuz duyguları karşısındakine ra­hat­ça aktarma,

Ve haksızlıklara direnme ve kendini koruma vb.. gibi,

Kişilik ge­li­şimi açısından önemli davranışlardır.

Bu bağlamda aynı özelliklerin büyük çoğunluğunun,

İslâm dininin ön­gör­müş olduğu insan modelinde bulunması ise oldukça anlamlıdır.

Yani İslâm di­ni de,

Dürüst, çalışkan, ümitsizliğe kapılmayan, kendine güvenen,

Hak­sız­lık­lar karşısında susmayan vb.. özelliklerde bir insan modeli öngörmekte­dir.

Bu bağlamda,

İslâm tarihinde geçen ve Müslümanların taraf oldukları sa­vaşların arka planında,

Benzer motiflerin bulunması da ayrıca dikkat çekicidir.

Bütün bu bulguları topluca değerlendirdiğimiz zaman,

Adı sıklıkla kılıç ve savaşla anılan İslâm dininin,

Hiçbir şekilde saldırganlık ve şiddeti tasvip etme­diği,

Diğer bir çok dinde olduğu gibi tarihî süreç içinde birtakım yanlış an­lama ve

Yorumlar sonucunda bu dine inananlar,

Birtakım şiddet olaylarına ka­rışsa da,

İslâm tarihinin genelinde ve günümüzde,

Bu dinin şiddet ve savaş değil,

Sevgi ve barış dini olarak algılandığı anlaşılmaktadır.

Doç. Dr. Faruk Karaca


[9]. Sonsuzluk Krizi / Aykut Tanrıkulu



 

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
0.007 sn.