• A
  • A
08.04.2016
Kavram

Mükemmel!

İnsandaki en güçlü duygulardan birisidir daha güzelini, daha iyisini aramak; mümkünse mükemmele ulaşmak. Hep ideal bir tasavvur vardır zihnimizde; şimdilik ulaşamadığımız, gelecekte gerçekleşmesi muhtemel olan. Hep savunduğumuz gerçekler vardır, doğruluğu tartışmasız; bir güzellik vardır tanımladığımız, kusursuz olan. Bir tam vardır hani, eksiği olmayan...

Nedense hep ötede bir yerlerdedir tüm bunlar: İdeal, kusursuz ve mükemmel olanlar. Kendi zihnimizin tasavvurlarıyla tanımlarız onları, bir zamanlar kendi ilahlarını taştan, ağaçtan yontarak kendi elleriyle yapan kavimler gibi. Bir müddet kendi zihnimizde oluşturduğumuz o mükemmelin peşinde koşar, sonra daha bir mükemmelini bulur ve bu sefer ona yönelerek bir müddet de ona kulluk ederiz. Sonra o da eskir, kusurlu hale gelir, nihayet geçilip gidilir. Orayı geçerken başka bir mükemmel tarifi çoktan yapılmıştır ve yavaşça kutsanmaya başlanmıştır bile.

Belki de insanlık var olduğundan bu yana sömürülen bir duygudur bu. Özellikle şimdilerde en çok tercih edilen yöntem insandaki bu hırslı duyguyu harekete geçirerek kendi çıkarcıl arzularını örtbas etmektir. Reklamların hangisine baksanız bu temanın işlendiğine rahatlıkla şahit olabilirsiniz. "Şu arabayı alırsan sıkıntın, derdin kalamayacak, yüzün hep gülecek. Buradaki eve yerleşirsen ihtiyarlık, hastalık ve ölüm erişemeyecek sana; ebediyen genç ve mutlu olacaksın. Şu yemek tarifi mükemmeldir, yedin mi önceki yediklerinin tümünü unutacaksın. Bu parfümü kullanırsan karşıt cinsler tapınak olarak seçecekler seni. Şu okulu okur bitirirsen geriye kalan her şey mükemmel olur."

Sahi ne olur onun sonucunda, yokluk yok mu olur? Sufi demiş ya: “İnsanın eylemleri su üzerine yazı yazmak gibidir.” Yani öyle bir yazıdır ki o, daha sen yazarken silinir. İnsan da öyledir; her ne kadar geçmişi ve geleceği zihninde bir araya getirebiliyor olsa da, gerçekte sadece yaşadığı an vardır. Geçmiş ölüp gitmiştir ve gelecek henüz gelmemiştir. İnsan yalnızca bulunduğu o biricik anda belki gerçekten vardır.

Karşı karşıya konulan aynaların birbirine girişerek bir diğerinde sonsuzlaşması gibi, insanın yaşadığı an da hayal ile tasavvurunda girişerek sonsuzlaşır ve zihninde zaman denilen algıyı oluşturur. İnsanın yaşarken elinin altından sürekli olarak kayıp giden bu anı, uzun bir müddet gibi algılamasının nedeni budur. Nasıl ki aynadaki mekanı görürsün ama elini uzatamazsın; zamanı da geçmiş ve gelecek olarak iki aynada seyredebilirsin ama varlığınla oraya uzanamazsın. İnsanın hakikaten yaşadığı zaman değil, yalnızca o andır. O daha elinin altından kayıp giderken, hatta geçip gittikten sonra yansımalarına tanık olduğun, asla tutamadığın, hep peşinden koştuğun şeydir. Varlık desen değildir o, yokluk desen değildir; sanki yoklukla varlık arasındaki bir dalgalanmadır.

İnsan varlıkla yokluğun ortasında koşar adım sona doğru sürüklenirken; her şeyin üzerine fena damgası vurulmuşken ve her tarafımdan akarken yokluk; gerçek varlığa dair bir tek haberi bin yürekle beklerken; kendimi ve en sevdiklerimi bile pençesinden kurtaramazken ölümün; en kalın duvarlar dahi önleyemezken onu ve en sağlıklı beslenenler, korunanlar dahi kurtaramazken kendini... ‘Mükemmel’ dediğin şey sahildeki kumlarla dalgaların yaladığı alana kurduğun kumdan bir kaledir sadece.

Gerçekte mükemmel diye bir şey yoktur, ‘kemal’ vardır. Geriye kalan her hareket ya kemale doğru yaklaşan veya ondan uzaklaşan sonsuz bir yolculuktur. Mükemmel ya da ideal ise, insanın zihninde üreterek dondurduğu ve kutsayarak putlaştırdığı, bir gün mutlaka aşılacak olan, dolayısıyla üreten tarafından dahi terk edileceği kesin bir ütopyadır.

Hem şu mükemmel tasavvuru insana aittir. İnsan ise inanılmaz derecede kusurludur. Girdiği her alanı ya bozar, ya yakar, ya yıkar bir mahluktur. En vahşi hayvanların yaşadığı ormanlarda bile bir sükunet ve huzur varken, insanın yoğunlaştığı her alan kargaşa, kusur ve zulüm doludur. Durum bu iken insanın ürettiği tasavvurdan bir kemalin, yani tamamlanmış bir şeyin çıkabilme imkanı var mıdır gerçekten? İnsan düşünerek kusursuz bir bilgiye veya eyleme gerçekten ulaşabilir mi? Ya da ürettiği her çözüm, onlarca başka sorunun kaynağına mı dönüşür?
Hani Ziya Paşa demiştir ya: "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" 

Hal böyle iken insanın ürettiği mükemmel tarifi, dişleri dökülen bir diş hekiminin, kendisi hasta bir doktorun veya kendi makinası dahi işlemeyen bir mühendisin tasavvurundan çıkmış bir aldatmacadan başka nedir ki? Geçici heveslerin tahrikiyle evrendeki kemali tahrip etmek için yola kazılmış bir hendektir o. İdeal denilen şey ise bu imkanlar dahilinde üretilmesi mümkün olmayan ham bir hayaldir.

Hem bu fani zemindeki hiç bir eşya, hatta vücudun bile mükemmel değildir, bozulur, eskir ve ihanet eder senin emellerine. Her yeni eskir; her doğan ölür; her buluşma ayrılık üzeredir; her başlayan bir gün mutlaka biter; kararında kalan ve değişime tabi olmayan hiçbir şey yoktur bu alemde.

Tüm bu nedenlerle mükemmel yeterince kusurludur. Daha da doğrusu mükemmel diye bir şey yoktur, bu dünyada hiç olmadı böyle bir şey. Burası zıtların karıştığı, buluştuğu ve bir diğerini dengelediği bir yerdir. Bu alemdeki her şey 'imkanlar dahilindeki en iyi şey'dir. Yani burası bu yönüyle ideal olanın değil, makul olanın; mükemmelin değil mümkün mertebenin yeridir.

Eğer buna razı olarak yaşarsak hayatı, mükemmele olan hırsımızın azalmasıyla iç dünyamız bir parça olsun sükun bulabilir; böylece hayatın bizden istediği, kulağımıza sessizce fısıldadığı şeyleri işitme imkanını bulabiliriz belki. Belki işittiklerimizden elde ettiklerimizle buranın ne bir ödül, ne de bir ceza yeri değil, kendimizi geliştirmek için muhteşem bir imkan, yeteneklerimizi açmak için kusursuz bir okul olduğunu fark etme imkanını elde edebiliriz.

Belki de bu farkındalıkla bir hiç uğruna harcayarak heder ettiğimiz şu hayat büyük bir imkana ve o imkanı kullanmakla eşsiz bir ikrama da dönüşebilir.
Ne dersiniz?

 

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
zafer AYDINLI 19.04.2016 00:00:00 civarında dedi ki:
Abi bu dingin ruh halini yine, yeniden yazıya dökmüşsün. Kardeşin dua eder, dua bekler.
0.007 sn.